-->
Logo

En Yeniler

Hadisi Şerifler 2.sayfa

3591 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselam gece namaza kalktığı vakit ağzını misvakla ovalardı.”

Buhari, Cum'a 8, (2, 212), Vudü 73, Teheccüd 9; Müslim, Tahâret 45, (254); Ebu Dâvud, Tahâret 30, (55); Nesâi, Tahâret 2, (1, 8) Bu metin Sahiheyn'e aittir.



3592 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselam'ın abdest suyu ve misvâkı akşamdan hazırlanıp yanına konulurdu. Gece kalkınca abdest bozar, sonra misvaklanırdı.''



3593 - Bir diğer rivâyette şöyle gelmiştir: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm gece veya gündüz yattığında ve kalktığında mutlaka abdest almazdan önce misvaklanırdı."

Ebu Dâvud, Tahâret 27, 30, (51, 56, 57); Müslim; Tahâret 45, (253); Nesai, Tahâret 8, (1, 13), Metin Ebu Dâvud'a ait.



3594 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Misvak ağız için temizlik vasıtasıdır. Rab Teâlâ için de rıza vesilesidir.''

Nesâi, Tahâret 5, (1, 10).



3595 - Hz. Ebû Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalatu vesselam'a uğramıştım. Elindeki bir misvakla dişlerini misvaklıyordu ve “ü, ü…” diye bir ses çıkarıyordu, misvak ağzındaydı, sanki kusuyor gibiydi."

Buhari, Vudü 73; Müslim, Tahâret 46, (255); Ebu Dâvud, Tahâret 26, (49); Nesâi, Tahâret 3, (1, 9).



3596 - İbnu Ömer radıyallahu anhüm  anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Rüyamda gördüm ki, bir misvakla dişlerimi misvaklıyorum. İki kişi yanıma geldi, biri diğerinden büyüktü. Elimdeki misvakı onlardan küçük olana uzattım. Bana: "Büyüğü büyükle!'' dendi. Bunun üzerine misvağı büyük olana verdim.''

Buhari, Vudü 74; Müslim, Rü'ya 19, (2271).

Hadisi, Buhari muallâk (senetsiz) olarak kaydetmiştir, Müslim ise senetli olarak kaydetmiştir.



3597 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm bana misvağını yıkamam için verirdi. Teberrük için, yıkamazdan önce kendim kullanırdım, sonra yıkayıp ona verirdim."

Ebu Davud, Taharet 28, (52).



3598 - Hz. Ebü Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: "Uykudan uyanınca, sizden hiç kimse, üç sefer yıkamadıkça ellerini kaba banmasın. Çünkü o, ellerinin geceyi vücudunun neresinde geçirdiğini bilemez."

Buhari, Vudü 26; Müslim, Tahâret 87, (278); Muvatta, Tahâret 9, (1, 21); Ebu Dâvud, Thâret 49, (103, 104, 105); Tirmizi, Tahâret 19, (24); Nesâi, Tahâret 1, (1, 6, 7).



3599 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim abdest alırsa istinsarda bulunsun (sümkürsün), kim taşla istinca yaparsa teklesin.”

Buhari, Vudü 25; Müslim, Tahâret 20, 22, (237); Muvatta, Tahâret 2, 3, (1,19); Ebu Dâvud, Tahâret 55, (140); Nesâi, Tahâret 70, 72, (1, 66, 67).



3600 - Müslim'in bir rivâyetinde şöyle gelmiştir: “Sizden biri abdest alınca burnuna su çeksin, sonra sümkürsün.”

Müslim, Tahâret 20, (237).

Bir diğer rivâyette: “...Burun deliklerine su çeksin, sonra sümkürsün” şeklindedir.

Müslim, Tahâret 21, (237).



3601 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Biriniz uykudan uyandığı zaman üç kere sümkürsün. Zirâ şeytan, burnunun içinde geceler.”

Buhari, Bed'ül-Halk 11, (6, 243); Müslim, Tahâret 23, (238); Nesâi, Tahâret 73, (1, 67).



3602 - Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm'ı bir avuç su ile hem mazmaza hem de istinşak yaparken gördüm, bunu üç kere yapmıştı.”

Tirmizi, Tahâret 22, (28).



3603 - Talha İbnu Musarrıf an ebihi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına girdim, abdest alıyordu. Su, yüzünden ve sakalından göğsüne akıyordu. Mazmaza ve istinşakın arasını da ayırmıştı."

Ebu Dâvud, Tahâret 54, (139).



3604 - Hz. Ali radıyallahu anh'tan anlatıldığına göre, su istemiş ve mazmaza ve istinşak yapmış, sol eliyle sümkürmüş sonra da:

“Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın temizliği böyleydi” demiştir.

Nesâi, Tahâret 74, (1, 67).



3605 - Osman İbnu Affân radıyallahu anh'ın anlattığına göre, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm sakalını hilâlliyor idi.

Tirmizi, Tahâret 23, (31).



3606 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm abdest alınca bir avuç su alır, onu çenesinin altına tutup onunla sakalını hilâller ve: "Aziz ve Celil olan Rabbim böyle emretti" derdi."

Ebu Davud, Tahâret 56, (145).



3607 - Müstevrid İbnu Ş'eddâd radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı gördüm. Abdest aldığı zaman ayaklarının parmaklarını serçe parmağı ile hilâlliyordu.”

Tirmizi, Tahâret 30, (40); Ebu Dâvud, Tahâret 58, (148).



3608 - Lakit İbnu Sabıra radıyallahu anh anlatıyor: Dedim ki: “Ey Allah'ın Resülü! Bana abdestten haber ver!” Aleyhissalâtu vesselâm:

“Abdesti tam al, parmaklar arasını hilâlle, istinşak'da mübâlağa yap, oruçlu olursan mübalâğa yapma” buyurdu.

Ebu Dâvud, Tahâret 55, (142, 143, 144); Tirmizi, Tahâret 30, (3 8); Nesâi, Tahâret 71, 92, (1, 66, 79).



3609 - Rebi' Bintu Mu'arrız radıyallahu anhâ anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm abdest aldı, bu esnada elini kulaklarının hücresine soktu.”

Ebu Dâvud, Tahâret 50, (131).



3610 - Nâfi merhum anlatıyor: İbnu Ömer, kulakları için suyu parmağıyla alırdı.”

Muvatta, Tahâret 37, (1, 34).



3611 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “Ümmetim, kıyamet günü çağırıldıkları vakit abdestin izi olarak nurdan bir parlaklıkları olduğu halde gelirler. Öyleyse kimin imkânı varsa parlaklığını artırsın.”



3612 - Bir diğer rivâyette şöyle gelmiştir: “Ebu Hüreyre radıyallahu anh abdest aldı, yüzünü yıkadı, ellerini yıkadı, ellerini yıkarken nerdeyse omuza kadar yıkıyordu. Sonra ayaklarını yıkadı ve nerdeyse bacaklarına kadar yükseldi. Sonra dedi ki: "Ben Resûlullah aleyhissalâtu veselâm'ın, “Ümmetim Kıyamet günü abdest uzuvlarındaki parlaklıkla gelir..."



3613 - Müslim'in diğer bir rivâyetinde şöyle denmiştir: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın "...Mü'minin zineti, abdestin yükseldiği yere kadar yükselir..."

Buhar'i, Vudü 3; Müslim, Taharet 34, 35, 40, (246, 250); Nesai, Tahâret 110, (1, 94, 95).



3614 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (miktarca) bir sâ'dan beş müdd 'e kadar olan su ile yıkanır, bir müdd su ile de abdest alırdı.''

Bir başka rivâyette: "... beş mekkûk ile yıkanır, bir mekkûk iIe de abdest alırdı" denmiştir.

Bir diğer rivâyette: " …beş… '' denmiştir.

Tirmizi'nin rivâyetinde "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: Abdest için iki rıtl su kâfidir.”

Ebu Dâvud'un rivâyetinde: "...Resülullah aleyhissalâtu vesselâm iki rıtl ihtivâ eden kapla abdest alır, bir sâ' ile guslederdi '' denmiştir.

Buhari, Vudü 47; Müslim, Hayz 51, (325); Ebu Dâvud, Tahâret 44, (95); Tirmizi, Salât 425, (609); Nesâi, Tahâret 59, (1, 57, 58).



3615 - Sefine radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı bir sa' miktarındaki su cenâbetten yıkar, bir müdd su da abdestine yeterdi."

Müslim, Hayz 52, (326); Tirmizi, Tahâret 42, (56).



3616 - Ümmü Ammâre radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm abdest aldı. Bu maksadla kendisine içerisinde üçte iki müdd miktarında su bulunan bir kab getirilmişti.''

Ebu Dâvud, Tahâret 44, (94); Nesâi, Tahâret 59, (1, 58).

Nesâi şunu ilâve etmiştir: "Şu'be der ki: "Ben, Aleyhissalâtu vesselâm'ın kollarını yıkadığını ve onları ovduğunu, kulaklarının iç kısmını meshettiğini öğrendim. Ancak kulakların dışını da meshettiğini bilmiyorum."



3617 - Abdullah İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Bize Resülullah aleyhissalâtu vesselâm gelmişti. Kendisine bakır kapta su getirdik, onunla abdest aldı."

Ebu Dâvud, Tahâret 47, (100).



3618 - Ubey İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "ResüIullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Abdest sırasında vesvese veren bir şeytan vardır. Adı da el-Velehân'dır. Öyleyse suyun vesvesesinden kaçının."

Tirmizi, Tahâret 43, (57).



3619 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın abdest aldıktan sonra kurulandığı bir bezi vardı.''

Tirmizi, Tahâret 40, (53).



3620 - Hz. Mu'âz radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı gördüm, abdest alınca elbisesinin bir kenarıyla yüzünü siliyordu.''

Tirmizi, Tahâret 40, (54).



3621 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular: "Abdesti olmayanın namazı yoktur. Üzerine Allah'ın ismini zikretmeyen kimsenin abdesti de abdest değildir."

Ebu Dâvud, Tahâret 48, (101).



3622 - Rabâh İbnu Abdirrahmân İbni Ebi Süfyân İbnu Huveytip an ceddihâ an ebihâ 'dan rivâyete göre demiştir ki:

"Ben Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim. Diyordu ki: "Üzerine Allah'ın ismini zikretmeyen kişinin abdesti yoktur."

Tirmizi, Tahâret 20, (25).



3623 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselâm'ı işittim. Diyordu ki: "Kim abdestinin başında Allah'ı zikrederse bedeninin tamamı temizlenir. Eğer Allah'ın ismini zikretmezse bu kimsenin sadece abdest uzuvları temizlenir."

Rezin tahric etmiştir. Feyzu'I-Kadir, 6, 128).



3624 - Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a geldim, abdest alıyordu. Şu duayı okuduğunu işittim: "Allahümma'ğfirli zenbi ve vassi'li fi dâri ve bârik li fi rızki (Allah'ım günahımı mağfiret et, evimi bana genişlet, rızkımı bana mubârek kıl."

Rezin tahric etmiştir. İbnu's-Sünni Amelü'I-yevm ve'I-Leyl, 5, 10.



3625 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Ses ve koku olmadıkça abdest alınmaz.''

Bir rivâyette şöyle gelmiştir: Biriniz mescidde iken, kabaları arasında bir yel hissetse ses işitmedikçe veya koku duymadıkça dışarı çıkmasın.”



3626 - "Sizden biri, karnında bir şeyler hissetse ve fiilen çıkıp çıkmadığı hususunda tereddüd içinde kalsa, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidden çıkmasın."



3627 - Ebu Dâvud'da şöyle gelmiştir: Biriniz namazda iken, dübüründe bir hareket hissetse ve abdestinin bozulup bozulmadığı hususunda tereddüde düşse, bir ses işitmedikçe veya bir koku duymadıkça mescidi terketmesin.”

Müslim, Hayz 99, (362); Tirmizi, Tahâret,56, (74, 75); Ebu Dâvud, Taharet 68, (177).



3628 - Abdullan İbnu Zeyd radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu veselâm'a, namazda iken hayaline abdesti bozuldu gibi gelen bir adamdan bahsedilmişti. Şöyle ferman buyurdular:

"Sesi işitip kokuyu duymadıkça namazı sakın terk etmesin.''



3629 - Ebu Dâvud bir rivâyette şu ziyadede bulunmuştur: "Biriniz mescide girince, kabaları arasında bir şey hissedecek olsa, çıkanın sesini işitmedikçe sakın mescidden dışarı çıkmasın.''

Buhari, Vudü 4, 34, Büyü 5; Müslim, Hayz 98, (361); Ebu Dâvud, Tahâret 68, (176); Nesâi, Tahâret 116, (1, 99).



3630 - Ali İbnu Talk (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Biriniz namazda yellenirse derhal namazdan çıksın, abdest alsın ve namazı iade etsin."

Ebu Davud, SaIât 193, (1005).

3631 - Bu hadisin Tirmizi'deki lâfzı şöyle: "Bir bedevi gelerek: "Ey Allah'ın Resulü! bizden bir kimse çölde bulunsa, azıcık bir yel kaçırsa, suyu da az ise ne yapmalıdır?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselam:

"Sizden biri yellenecek olursa abdest alsın. Kadınlara da arkalarından temas etmeyiniz. Bilesiniz ki Allah hakkın sorulması ve açıklanmasıyla ilgili hususlarda sizden utanma talebinde bulunmaz."

Tirmizi, Radâ 12, (1164-1166).

3632 - Muhammed İbnu Hanefiye anlatıyor: "Hz Ali radıyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim. Bunun hükmü hususunda kızı hanımım olması sebebiyle Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'a soramamıştım. Mikdâd İbnu'l-Esved radıyallahu anh'a söyledim, o sordu. Şu cevabı almıştık:

"Mezisi gelen kimse zekerini yıkar ve abdest alır."

3633 - Muvatta ve Ebu Dâvud'un rivayetIerinde Mikdâd şöyle demiştir: "Hz. Ali radıyallahu anh, bana, kendisi için Resûlullah'tan: "Kadınına yakınlaşınca mezisi akan kimseye ne gerektiği hususunda sormamı söyledi. Ali ilâveten dedi ki: "Zira yanımda Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın kızı var, bu sebeple bizzat sormaktan utanıyorum."

Mikdâd der ki: Ben bu mesele hakkında Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'a sordum. Şu cevabı verdi:

"Biriniz buna rastlarsa fercini su ile yıkasın. Namaz abdesti ile abdest alsın."

Ebu Dâvud bir başka rivâyette şu ziyadeyi kaydeder: "...zekerini ve iki husyesini yıkasın."

Buhari, Gusl 13, İlm 51, Vudü 34; Müslim, Hayz 17, (303); Muvatta, Tahâret 53, (140); Tirmizi, Tahâret 83, (114); Nesâi, Taharet 112, (1, 96, 97) Gusl 28, (1, 213); Ebu Dâvud, Tahâret 93, (206, 207, 208, 209).

3634 - Yine Ebu Dâvud'un bir diğer rivâyeti şöyledir: "Hz. Ali radıyallahu anh dedi ki: "Ben mezisi akan bir kimseydim, yıkanmaya başladım. Sonunda sırtım çatlayacak hale geldim. Durumu Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'a zikrettim veya ona zikredildi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:

Öyle yapma, her seferinde yıkanma! Meziyi gördün mü, zekerini yıka, sonra da namaz abdestiyle abdest al. Ancak meni atacak olursan o zaman yıkan!" buyurdular."

Ebu Dâvud, Tahâret 93, (203).

3635 - Sehl İbnu Hüneyf radıyallahu anh anlatıyor: "Ben mezi akıntısından epey bir sıkıntıda idim. Bu yüzden sık sık gusül yapıyordum. Sonunda Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'a bu husustan sordum. Bana:

"Meziden dolayı sana abdest kâfidir!" buyurdular.

"Ey Allah'ın Resülü! Elbiseye değen meziden ne yapmalıyım?'' dedim.

"Bir avuç su alıp, bunu, mezinin değdiğini zannettiğin yerlere serpmen sana yeterlidir!" cevabını verdi.''

Ebu Dâvud, Tahâret 83, (210); Tirmizi, Tahâret 84, (115); İbnu Mâce, Tahâret 70, (506).

3636 - Abdullah İbnu Sa'd el-Ensâri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'dan guslü gerektiren şeyler nelerdir, sudan sonra olan sudan sordum. Şu cevabı verdi:

"Bu mezidir. Her erkek mezi ifrâz eder. Mezi akınca fercini ve husyelerini yıkarsın ve namaz abdestiyle de abdest alırsın."

Ebu Dâvud, Tahâret 83, (211).

3637 - Hz. Ömer radıyallahu anh anlatıyor: "Ben de meziyi, kendimden ipek ipliği gibi iner görürdüm. Öyleyse bunu sizden biri görünce telaşlanmayıp zekerini yıkasın ve namaz abdestiyle abdest alsın." Burada meziyi kastetmiştir."

Muvatta, Tahâret 54, (1, 41).

3638 - Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bir keresinde kustu ve abdest aldı. “Ma'dân der ki: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın âzadlısı Sevban radıyallahu anh'a Şam câmiinde rastladım. Bu meseleyi ona hatırlattım ve ondan mahiyetini sordum. Şu cevabı verdi:

Doğru söylemiş, o zaman abdest suyunu da Resulullah aleyhissalatu vesselam'ın kendilerine ben dökmüştüm."

Ebu Dâvud, Savm 32, (2381); Tirmizi, Tahâret 63, (87).

3639 - Misver İbnu Mahreme'nin anlattığına göre: "Ömer İbnu'I-Hattab radıyallahu anh'ın hançerlendiği gece huzuruna girdi ve Ömer'i sabah namazı için uyandırdı. Ömer radıyallahu anh:

"Namazı terk edenin İslam'dan nasibi yoktur!'' buyurdu. Sonra Ömer, yarasından kan aktığı halde namaz kıldı.''

Muvatta, Tahâret 51, (1, 3 9-40).

3640 - Hz Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor "Resulullah aleyhissalâtu vesselam'la birlikte Zâtu'r-Rikâ' gazvesine çıktık. Askerlerden bir kişi, müşriklerden birinin hanımına temasta bulundu. Kocası da:

"Muhammed'in Ashabından kan dökmeden geri dönmeyeceğim'' diye yemin etti. Evinden çıkıp Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı tâkibe koyuldu. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bir yerde mola verdi ve:

"Kim bizi nöbet tutup koruyacak?'' diye sordu. Muhacir ve Ensâr'dan birer adam vazifeyi üzerlerine aldılar. ResuIullah aleyhissalâtu vesselâm, bunlara:

"Şu geçidin girişini tutun orada bekleyin!'' diye ferman buyurdu.

Bu iki zat, geçidin ağzına gelince muhacirden olanı yattı. Ensâri de namaz kılmaya başladı.

Derken tâkipçi adam da oraya geldi. Namazdaki nöbetçinin silüetini görünce anladı ki, bu, askerlerin koruyucusudur, derhal bir ok attı ve ok, eliyle koymuşcasına hedefini buldu. Ensari oku çıkarıp namazına devam etti. Müşrik isabet ettiremedim düşüncesiyle atmaya devam etti. Öyle ki üçüncü okunu da attı. Ensâri de yaraya aldırmadan aynı şekilde namazına devam etti. Bir müddet sonra arkadaşı uyandı. Müşrik bunların iki kişi olduğunu görünce yerinin farkına vardıklarını anladı ve kaçtı.

Muhâcirden olan zât, Ensari arkadaşındaki kanı görünce:

"Sübhânallah! Sana ilk oku atınca beni niye uyandırmadın?" diye sordu. Arkadaşı:

"Öyle bir sure okuyordum ki, kesmek istemedim'' diye cevapladı.''

Ebu Dâvud, Tahâret 79, (198).

3641 - Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm kadınlarından birini öptü, sonra dönüp namaza gitti, abdest tazelemedi.

Urve rahimehullah der ki: "Kendisine: "Bu, sizden başka bir hanımı olmamalı!" dedim, Hz. Aişe gülmekle cevap verdi.''

Ebu Dâvud, Tahâret 69, ( 178, 179,180); Tirmizi, Tahâret 63, (86); Nesâi, Tahâret 121, (1,104); İbnu Mâce, Tahşet 69, (502).

3642 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Erkeğin hanımını öpmesi ve ona eliyle dokunması hep mülamese değme sayılır. Öyleyse kim hanımını öperse veya eliyle dokunursa abdest alması gerekir. "Bu rivayetin bir benzeri İbnu Mes'ud'dan gelmiştir.

Muvatta, Tahâret 64, (1, 43).

3643 - Übeyy İbnu Ka'b radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü, dedim, bir kimse hanımıyla cima yapsa fakat inzal olmasa yıkanması gerekir mi?"

"Kadına değen kısmını yıkar, sonra abdest alır ve namaz kılar! buyurdular."

Buhari, Gusl 29, Müslim, Hayz 85, (346).

3644 - Talk İbnu Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına geldik. Biz huzurlarında iken bir adam geldi. Sanki o bir bedevi idi.

"Ey Allah'ın Resulü! dedi, kişi abdest aldıktan sonra zekerine değerse ne gerekir abdesti bozulur mu, bozulmaz mı? '' Resulullah aleyhissalâtu vesselâm şu cevabı verdi:

"O, kendisinden bir parça değil midir?"

Ebu Dâvud, Tahâret 71, (182, 183); Tirmizi, Tahâret 62, (85); Nesâi, Tahâret 120, (1,101). Bu metin Tirmizi'nindir.

3645 - Büsre Bintü Saffan radıyallahu anhâ anlatıyor: "ResululIah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Zekerine değen abdest almadıkça namaz kılmasın.''

Tirmizi, Tahâret 61, (82, 83, 84); Muvatta, Tahâret 58, (1; 42); Ebu Dâvud, Tahâret 70, (181); Nesâi, Taharet 118, (1, 100).

3646 - Mus'ab İbnu Sa'd İbni Ebi Vakkâs radıyallahu anh anlatıyor:

"Ben, Sa'd İbni Ebi Vakkâs radıyallahu anh'a Kur'an tutuyordum. Bir ara kaşındım. Sa'd:

"Her halde zekerine değdin?'' dedi. Ben "evet!" deyince:

"Kalk, abdest al!'' emretti. Ben de gidip  abdest alıp geri döndüm."

Muvatta, Tahâret 59, (1,42).

3647 - Nafi rahimehullah anlatıyor: "Ben, bir sefer sırasında İbnu Ömer radıyallahu anh'le beraberdim. Güneş doğduktan sonra onun abdest alıp namaz kıldığını gördüm. Kendisine: "Bu, şimdiye kadar kıldığınızı hiç görmediğim bir namaz!'' dedim. Şu açıklamayı yaptı:

"Sabah namaz kılmak üzere abdest aldım sonra fercime dokundum. Sonra da abdest almayı unuttum ve namaz kıldım. Şimdi bu durumu hatırlayınca yeniden abdest alıp namazımı iade ettim.''

Muvatta, Tahâret 60, (1, 42, 43).

3648 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah'ın ashabı uyurlar, sonra abdest almadan namaz kılarlardı:

Enes'ten bunu rivayet eden Katade'ye:

"Bu sözü Enes'ten bizzat işittin mi?" diye sorulmuştu:

"Vallahi evet!" diye te'yid etti."

Müslim, Hayz 125, (376); Ebu Dâvud, Tahâret 80, (200); Tirmizi, Tahâret 58, (78).

3649 - İbnu Ömer radıyallahu anhümâ'den anlatıldığına göre, oturarak uyur, sonra kalkar, abdest almadan namaz kılardı."

Muvatta

3650 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Gözler, halkanın bağıdır, öyleyse uyuyan abdest alsın."

Ebu Dâvud, Tahâret 80, (203).

3651 - İbnu Abbas radıyallahu anhümâ'ın anlattığına göre, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı secde halinde uyurken görmüş ve hatta Resulullah aleyhissalâtu vesselâm horlayıp solumuş, sonra kalkıp abdest almadan namaz kılmıştır.

İbnu Abbas der ki:

"Ey Allah'ın Resulü dedim, siz uyudunuz, abdestiniz bozulmuş olmalı değil mi?" Bana şu açıklamayı yaptı: "Abdest, yatarak uyuyana gerekir. Zira yatarak uyuyunca mafsalları rahâvet basar.''

Tirmizi, Taharet 57, (77); Ebu Dâvud, Tahâret 80, (202); Nesâi, Ezân 41, (2, 30).

3652 - Ubeydullah İbnu Abdillah İbni Utbe anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'nin yanına girip, kendisine:

"Bana Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hastalığından bahsetmez misiniz?'' dedim.

"Elbette '' dedi ve anlattı: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın hastalığı ağırlaşmıştı. Bir ara:

"Halk namazı kıldı mı?'' diye sordu.

"Hayır, ey Allah'ın Resülü, sizi bekliyorlar '' dedik.

"Benim için leğene su koyun!" emrettiler. Dediğini yaptık. Yıkandılar. Sonra kalkmaya çalıştı. Ancak üzerine baygınlık geldi. Az sonra açıldı. Tekrar: "Halk namazı kıldı mı?" diye sordu.

"Hayır, ey Allah'ın Resulü, sizi bekliyorlar!'' dedik. Halk oturmuş, yatsıyı kılmak üzere Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı bekliyordu."

Buhari, Ezân 51, 39, 46, 47, 67, 68, 70, Vudü 45, Hibe 14, Farzu'1-Hums 4, Enbiya 19, Megazi 83, Tıbb 21, İti'sâm 5; Müslim, Salât 90, (418); Nesâi, İmamet 40, (2,101, 102).Bu rivâyet Buhari ve Müslim tarafından tahric edilen uzunca bir rivayetten bir parçadır.



3653 - Esma Bintu Ebi Bekr radıyallahu anhümâ, küsuf namazıyla ilgili rivayetinde der ki: "...Ben de Resulullah'a uyarak namaza durdum. Namazı öylesine uzattı ki üzerime baygınlık geldi. Başımın üzerine su dökmeye başladım."

Urve rahimehullah der ki: "Abdest almadı.''

Buhari, Vudü 37 İlm 24, Küsuf, 10, 11, Sehv 9, Itk 3, İ'tisam 2; Müslim, Küsuf 11, (905).

3654 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh'den nakledildiğine göre, Ebu Hüreyre mescidde abdest alırken yanına Abdullah İbnu Kârız gelir. Ona, Ebu Hüreyre şu açıklamayı yapar: "Bir keş (kurumuş çökelek) parçası yedim, bu sebeple abdest alıyorum. Çünkü ben Resulallah aleyhissalâtu vesselâm'ın "Ateşte pişen şeyler yiyince abdest alın" dediğini işittim."

Müslim, Hayz 90, (352); Nesâi, Taharet 122, (1,105,106); Tirmizi, Tahâret 58, (79); Ebu Dâvud, Tahâret 76, (194). Bu, Müslim'in lafzıdır. Müslim'de Hz. Aişe'den de buna benzer bir rivâyet mevcuttur.

3655 - İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm koyun budu yedi ve namaz kıldı, abdest almadı.''

Buhari, Vudü 50, Et'ime 18; Müslim, Hayz 91, (354); Muvatta, Tahâret 91, (1, 25); Ebu Dâvud, Tahâret 75, (187); Nesai, Tahâret 123, (1, 108).

Buhari'nin bir başka rivayetinde: "Tencereden eliyle etli kemik aldı'' denmiştir. Müslim'in bir rivayetinde: "Budu kemirdi, sonra namaz kıldı, abdest tazelemedi'' denmiştir.

3656 - Amr İbnu Ümeyye ed-Damri radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı gördüm, elindeki koyun budundan parça kesiyordu, ezan okundu. Hemen et dildiği bıçağı bırakıp namaza koştu, abdest almadı."

Buhari, Vudü 50, Ezan 43, Cihad 92, Et'ime 20, 26; Müslim, Tahâret 92, (355); Tirmizi, Et'ime 33, (1837).

3657 - Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm çıktı, beraberinde ben de vardım. Ensârdan bir kadına uğradı. Kadın ona bir koyun kesti. Bir tabak tâze hurma getirdi, ondan yeyip sonra öğle için abdest aldı ve namaz kıldı. Sonra namazdan ayrıldı. Kadın ona koyundan arta kalan bir şeyler getirdi. Resulullah aleyhissalâtu vesselam onu da yiyip ikindiyi kıldı, bu sırada abdest almadı."

Muvatta, Tahâret 25, (1, 27); Tirmizi, Tahâret 59, (80); Ebu Dâvud, Tahâret 75, (191,192); Nesâi, Tahâret 23, (1,108). Bu Tirmizi'nin lafzıdır.

Ebu Dâvud ve Nesai'nin rivayetinde: "Resulullah'ın son iki icraatından biri ateşin değiştirdiğinden abdest almayı terketmekti'' denmiştir.

3658 - Ubeyd İbnu Sümâme el-Murâdi anlatıyor: "Abdullah İbnu'I-Hâris İbni Cez' radıyallahu anh, Mısır'a yanımıza geldi. Kendisi Resulullah aleyhissalatu vesselâm'ın ashabından idi. Mısır Camii'nde şu hadisi anlatırken işittim: "Ben, öyle hatırlıyorum ki, Resulullah aleyhissalâtu vesselam'la bir adamın evinde oturan yedi kişiden yedincisi veya altıdan altıncısıydım. Derken Bilâl radıyallahu anh geçti ve ezan okudu. Biz de çıktık. Giderken bir adama uğradık tenceresi ateş üstündeydi. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm ona: "Tenceren yeterince pişti mi?'' diye sordu. Adam:

"Evet, annem babam sana feda olsun!" dedi. Resulullah bunun üzerine bir parça aldı. Çiğnemesi devam ederken namaz için iftitah tekbiri aldı. Ben bu sırada ona bakıyordum."

Ebu Dâvud, Tahâret 75, (193).

3659 - Süveyd İbnu'n-Nu'mân radıyallahu anh anlatıyor: "Hayber Seferine Resulullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte çıktık. Hayber yakınlarında olan Sahbâ'ya vardığımız zaman Resulullah aleyhissalâtu vesselâm ikindi namazını kıldı. Namaz bitince yiyecek getirilmesini ferman buyurdu. Sadece kavut getirilmişti. Bunun su ile ıslatılmasını emir buyurdu.

Resulullah aleyhissalâtu vesselâmda, biz de ondan yedik. Sonra akşam namazına kalktı. Ağzını mazmaza etti. Biz de ağızlarımızı mazmaza ettik. Fakat abdest almadı."

Buhari, Vudü 51, 54, Cihâd 123, Megazi 35, 38, Et'ime 7, 9, 51; Muvatta, Tahâret 20, (1, 26); Nesâi, Tahâret 124, (1, 108, 109).

3660 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm süt içti. Ne mazmaza yaptı, ne abdest aldı; namazını kıldı."

3661 - Câbir İbnu Semure radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek:

"Koyun eti sebebiyle abdest alayım mı?'' diye sordu.

"Dilersen abdest al, dilemezsen alma!" diye cevap verdi. Adam bunun üzerine:

"Deve eti sebebiyle abdest alayım mı?'' diye sordu. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bu sefer:

"Evet, deve eti sebebiyle abdest al!" cevabını verdi. Adam tekrar:

"Koyun ağıllarında namaz kılayım mı?'' diye bir başka sual sordu:

"Evet!'' cevabını aldı. Tekrar sordu:

"Pekâlâ, deve ağıllarında namaz kılayım mı?''

"Hayır!'' buyurdu Aleyhissalâtu vesselam."

Müslim, Hayz 97, (360).

3662 - Ebu Dâvud ve Tirmizi'de Berâ radıyallahu anh'nın rivayetlerine göre Resulullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle demiştir:

"Deve ağıllarında namaz kılmayın, çünkü onlar şeytandandır."

Koyun ağıllarından soruldu:

"Oralarda kılın, çünkü onlar berekettir'' buyurdular.''

Ebu Dâvud, Tahâret 72, (184); Tirmizi, Tahâret 60, (81).

3663 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Biz, yollarda ayağa bulaşan pislik sebebiyle abdest tazelemezdik."

Ebu Dâvud, Tahâret 81, (204); İbnu Mâce, İkamet 67, (1041).

3664 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam izarını sarmış olarak namaz kılarken, Resulullah aleyhissalatu vesselâm ona:

"Git, abdest al!" ferman buyurdu. Adam gitti abdest aldı, sonra gelip tekrar namaza durdu. Resulûllah aleyhissalâtu vesselâm tekrar:

"Git abdest al!" emretti. Adam gitti, abdest aldı, geri geldi. Bir adam:

"Ey Allah'ın Resulü, ona niye abdest almasını emir buyurdunuz?'' diye sordu.

"O, dedi, izârını sarkıtmış olarak namaz kılıyordu. Allah, izarını sarkıtan erkeğin namazını kabul buyurmaz!''

Ebu Dâvud, Libas 28, (4086).

3665 - Muğire İbnu Şu'be radıyallahu anh anlatıyor: "Ben Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'la beraberdim. Bana:

"Ey Muğire, su kabını al!'' emretti. Ben de onu aldım. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm’la tenhaya gittik. O, benim gözümden kayboldu, kaza-yı hâcet yaptı, geri döndü. Üzerinde Şâmi bir cübbe vardı. Abdest almak için hazırlık yaptı. Cübbesinin yenlerini çemreyip kollarını çıkarmaya çalıştı. Ancak yenler dardı. Ellerini yenlerin uç kısmından geri çıkarıp cübbeyi sırtına koyup kollarını alttan çıkardı. Ben su döktüm, namaz için abdest aldı. Mestleri üzerine meshetti, sonra namaz kıldı."

3666 - Bir diğer rivâyette: "Mestlerini çıkarmada yardımcı olmak için eğildim. Bana:

"Bırak onları, zirâ ben, abdestli olarak mestlerimi giyindim" buyurdu ve üzerlerine meshetti.''

Bu Sahiheyn'in lâfzıdır.

3667 - Müslim merhumun bir diğer rivayetinde: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm mestleri, başının ön kısmı alnı ve sarığı üzerine meshetti'' denilmiştir.

3668 - Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm mestleri üzerine meshetmişti; ben:

"Ey Allah'ın Resulü! Yoksa unuttunuz mu?'' dedim.

"Bilakis, dedi, belki sana unutturuldu. Aziz ve celil olan Rabbim, bana böyle emretti.''

Buhari, Vudü 48, 3 5, 49, Salât 7, 25, Cihâd 90, Megâzi 80, Libâs 10, 11; MüsIim, Taharet 77, 79, 81, 82, (274); Muvatta, Tahâret 42, (1, 36); Ebu Dâvut, Tahâret 59; (149, 150; 151); Tirmizi, Tahâret 72, (97, 98, 99, 100); Nesâi, Tahâret 96, 97, 100, 87, (1, 82, 83, 84, 76).

3669 - Hz. Bilal radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm mestleri ve örtüsü üzerine meshetti."

3670 - Ebu Dâvud'un rivayetinde şöyle denmiştir: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm ihtiyacı için araziye çıkardı. Ben de O'na su taşırdım. Kaza-yı hâcet yapınca abdest alırdı. Bu sırada sarığı ve botları üzerine meshederdi."

Müslim, Tahâret 84, (275); Ebu Dâvud, Tahâret 59, (153); Tirmizi, Tahâret 75, (101); Nesâi, Tahâret 86, 96 (1, 75, 81).

3670 - Ebu Dâvud'un rivayetinde şöyle denmiştir: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm ihtiyacı için araziye çıkardı. Ben de O'na su taşırdım. Kaza-yı hâcet yapınca abdest alırdı. Bu sırada sarığı ve botları üzerine meshederdi."

Müslim, Tahâret 84, (275); Ebu Dâvud, Tahâret 59, (153); Tirmizi, Tahâret 75, (101); Nesâi, Tahâret 86, 96 (1, 75, 81).

3671 - Ebu Übeyde İbnu Muhammed İbni Ammâr İbni Yâsir anlatıyor:

"Câbir İbnu Abdillah radıyallahu anh'a mest üzerine meshetme hususunda sordum. "Ey kardeşimin oğlu, bu sünnettir” buyurdu. Bunun üzerine sarık üzerine meshetme hakkında sordum:

"Saça meshet!'' diye cevap verdi.''

Tirmizi, Tahâret 75, (102).

3672 - Cerir İbnu Abdillah el-Beceli radıyallahu anh'nin anlattığına göre, Cerir, abdest alıp mestleri üzerine meshedince, kendisine:

"Mest üzerine mesh mi yapıyorsun'' diye sormuşlardır. O da:

"Evet demiştir, ben Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı gördüm. Bevletti, sonra abdest aldı. Sıra ayaklarına gelince, yıkamayıp mestlerinin üzerine meshetti'' dedi.

Buhari, Salât 25; Müslim, Tahâret 73, (272); Tirmizi, Tahâret 70, (93); Nesâi, Tahâret 96, (1, 81).

A'meş der ki: "İbrahim Nehâ'i dedi ki: "Bu hadis, Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh'un ashabını taaccübe hayrete sevkediyordu, çünkü Cerir radıyallahu anh'in müslüman oluşu Mâide süresinin nüzülünden sonra idi."

3673 - Ebu Davud'un rivayetinde Cerrr şöyle demiştir: "Meshetmekten beni ne alıkoyacak? Zira ben Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı meshederken gördüm!''

Bu sözü üzerine Cerir'e: "Bu, Mâide suresinin nüzûlünden önceydi'' dendi de şu cevabı verdi: "Hayır! Ben kesinlikle Maide suresinin nüzûlünden sonra müslüman oldum."

Ebu Dâvud, Tahâret 59, (154).

3674 - Hz. Büreyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm, Mekke'nin fethedildiği gün, beş vakit namazın hepsini tek bir abdestle kıldı ve mestlerine meshetti. Hz. Ömer radıyallahu anh:

"Bugün, hiç yapmadığın bir şeyi yaptın!'' dedi. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm:

"Âmmden bilerek yaptım ey Ömer" cevabını verdi.''

Müslim, Taharet 86, (277); Ebu Dâvud, Tahâret 66, (172); Tirmizi, Tahâret 45, (61); Nesai, Tahâret 101, (1, 86). Tirmizi ve Nesai'nin rivâyetinde mesh'in zikri geçmez.)

3675 - Hz. Mugire radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm abdest aldı ve çoraplarının ve ayakkabılarının üzerine meshetti.

Ebu Dâvud, Tahâret 61, (159); Tirmizi, Tahâret 74, (99).

Ebu Dâvud der ki: "İbnu Mehdi, bu hadisi rivâyet etmezdi. Çünkü Muğire radıyallahu anh'den bilinene göre Aleyhissalâtu vesselam mestlerine meshediyordu."

Yine Ebu Dâvud der ki: "Bu hadis Ebu Musa el-Eş'ari radıyallahu anh tarafından da rivâyet edilmiştir: "Aleyhissalatu vesselam çorapları üzerine meshetti." Ancak bu rivâyet muttasıl ve kuvvetli değildir, zayıftır.

Ebu Dâvud der ki: "Çorap üzerine Ali İbnu Ebi Tâlib, İbnu Mes'üd, Bera İbnu Azib, Enes İbnu Mâlik, Ebu Ümame, Sehl İbnu Sa'd ve Amr İbnu Hureys radıyallahu anhüm ecmain ecmain de meshetmiştir. Bu tatbikat Ömer İbnu'I-Hattâb ve İbnu Abbâs radıyallahu anhüm'dan da rivayet edilmiştir.

3676 - Evs İbnu Evs es-Sakafi radıyallahu anh anlatıyor: "Ben, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı bir kavmin kuyusuna gelmiş, abdest alırken gördüm. Abdestini aldı, ayakkabılarına ve ayaklarına meshetti."

Ebu Dâvud, Tahâret 62, (160).

3677 - Muğire radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm mestin üst ve aşağı kısımlarını meshederdi."

3678 - Ebu Dâvud'un rivayetinde şöyle gelmiştir: "Resulullah aleyhissalâtu vesselam mestlerinin sırtlarına meshederdi."

Tirmizi'nin bir başka rivâyetinde de böyle denmiştir.

Tirmizi 72, 73, (97, 98); Ebu Davud, Tahâret 63, (161, 165); Nesâi, Tahâret 63, (1, 62).

3679 - Hz. AIi radıyallahu anh buyurdular ki: "Eğer din insanın fikrine göre olsaydı, mestin altını meshetmek, üstünü meshetmekten evlâ olurdu. Ancak ben Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın mestin üstünü meshettiğini gördüm."

Ebu Dâvud, Tahâret 62, (162).

3680 - Bir başka rivâyette şöyle gelmiştir: "Hz. Ali radıyallahu anh'yi abdest alırken gördüm, ayağının sırtını meshetti ve dedi ki: "Eğer ben Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ı böyle yapar görmeseydim ayağın altını meshetmeye daha Iayık düşünürdüm dedi."

3681 - Bir diğer rivayette de şöyle gelmiştir: "Ben, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'ın ayağın üstünü meshettiğini görünceye kadar, dâima, altını meshetmenin evlâ olduğunu düşünürdüm."'

Ebu Dâvud, Tahâret (63, 162,163, 164).

3682 - Şüreyh İbnu Hâni anlatıyor: "Hz. Aişe radıyallahu anhâ'ya mest üzerine meshetmekten sormaya geldim. Bana: "Sana Ebu Talib'in oğlu Hz. Ali radıyallahu anh'yi tavsiye ederim, git ona sor. Zira o, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte seyahatlerde bulunmuştur!" dedi. Bunun üzerine gidip ona sordum. Şu cevabı verdi:

"Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, mesh müddetini yolcu için üç gün üç gece tuttu, mukim için de bir gün bir gece tuttu.''

Müslim, Tahâret 85, (276); Nesâi, Tahâret 99, (1, 84); İbnu Mâce, Tahâret 86, (552).

3683 - Saffan İbnu Assâl radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm yolcu olduğumuz zaman, bize mestlerimizi üç gün üç gece, cenâbet hali dışında küçük ve büyük abdest bozma, ve uyku sebebiyle çıkarmamamızı emrederdi."

Tirmizi, Tahâret 71, (96), Da'avât 102, (3529, 3530); Nesâi, Tahâret 98, (1, 83, 84); İbnu Mâce, Tahâret 86, (554).

3684 - Ubey İbnu İmâre radıyallahu anh ki bu Sahâbi, Resulullah aleyhissalâtu vesselâm ile birlikte her iki kıbleye namaz kılan ilklerdendir, anlatıyor: "Bir gün Resulullah aleyhissalâtu vesselâm'a gelerek sordum:

"Ey Allah'ın Resulü! Mestlerimin üzerine meshedeyim mi?''

"Evet!'' buyurdular. Ben tekrar:

"Bir gün mü?'' dedim.

"Bir gün!'' buyurdular. Ben tekrar:

"İki gün (olsa)?'' dedim.

"İki gün!'' buyurdular. Ben tekrar:

"Üç gün (olsa)?'' dedim.

"Evet! Dilediğin kadar!'' buyurdular.''

3685 - Bir rivayette de "...Hatta yediye kadar ulaştı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), sonunda:

"Evet! Sana uygun geldiği kadar!" buyurdular."

Ebu Dâvud, Tahâret 10, (158).

3686 - Huzeyme İbnu Sâbit radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Mest üzerine meshetmenin müddeti yolcu için üç gündür. Mukim için bir gün bir gecedir!"

Bir başka rivayette şu ziyade gelmiştir:

"Biz bu müddetin uzatılmasını taleb etseydik, bize mutlaka uzatırdı.''

Ebu Dâvud, Tahâret 60, (157); Tirmizi, Tahâret 71, (95); İbnu Mâce, Tahâret 86, (553).

6037 - Abdullah İbnu Muhammed, babası tarikiyle dedesi Akil'den naklediyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: "Abdeste bir müdd, gusle de bir sa' su yeterlidir" buyurmuştu" dedi. Bunun üzerine orada bulunan bir zât Akil'e: "Bu kadar su bize yetmez" diye itiraz etti. Akil de: "Bu kadar su, senden daha hayırlı, saçı da senden daha çok olan zata yetti" diye cevap verdi. Burada kastettiği kimse Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm idi."

6038 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselâm'ı şöyle derken işittim: "Allah, temizlik olmadan namazı, çalınan maldan da sadakayı kabul etmez."

6039 - Hz. Sevbân radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Her hususta dosdoğru istikamet üzere olun; meyletmeyin. Ama buna güç yetiremezsiniz. Öyleyse bilin ki, en hayırlı ameliniz namazdır. Kâmil mü'minden başkası abdesti hakkı ile muhafaza edemez."

6040 - Ebu Ümame radıyallahu anh, Resûlullah'tan naklen anlatmıştır: "İstikamet üzere olun! İstikamet üzere olsanız, bu ne iyidir! Amellerinizin en hayırlısı namazdır. Abdesti ancak kâmil mü'minler hakkıyla muhafaza ederler."

6041 - Abdullah İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resulü denildi. Ümmetinden, görmediğin kimseleri Kıyamet günü nasıl tanıyacaksın?" Şu cevabı verdi: "Ümmetim, abdest sebebiyle alınlarında nur, kollarında nur, ayaklarında nur taşıyacaklar bu nurla onları tanıyacağım."

6042 - Humrân Mevla Osman İbni Affan radıyallahu anhümâ anlatıyor: "Osman İbnu Affan'ı oturma yerlerine otururken gördüm. Abdest suyu istedi ve abdest aldı. Sonra da: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı oturduğum şu yerde oturmuş, benim şu abdestim gibi abdest aldığını gördüm. Abdestten sonra şöyle demişti: "Kim şu abdestim gibi abdest alırsa, geçmiş küçük günahları affedilir."

Resûlullah sonra şunu ilave etti: "Sakın gurura düşmeyiniz."

6043 - Ebu Ümame radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Dişlerinizi misvaklayın. Çünkü misvak ağız için temizlik sebebidir, Allah'ın rızasına vesiledir. Cibril her gelişinde bana misvakı tavsiye etti; öyle ki bana ve ümmetime farz kılacağından korktum. Ümmetime zorluk veririm diye endişe etmeseydim, bunu onlara farz kılardım. Ben öyle ciddi misvak kullanırım ki, öndeki dişlerimin veya diş etlerimin diplerinden kazınacağı endişesine kapılırım."

6044 - Hz. Ali radıyallahu anh buyurmuştur ki: "Muhakkak ki ağızlarınız Kur'ân'ın yollarıdır, onları misvakla temizleyin."

4111 - Ebu Eyyub radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teâlâ hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek fakat tevbeleri sebebiyle mağfiret edeceği kimseler yaratırdı."

Müslim, Tevbe, 9, (2748); Tirmizi, Da'avat 105, (3533).

4112 - Müslim'de Ebu Hüreyre'nin bir rivayeti şöyledir: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Nefsim kudret elinde olan Zât'a yemin ederim ki, eğer siz hiç günah işlemeseniz, Allah sizi toptan helak eder; günah işleyen, arkadan da istiğfar eden bir kavim yaratır ve onları mağfiret ederdi."

Müslim, Tevbe 9, (2748).

Rezin şu ziyadede bulundu: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdu ki: "Nefsim elinde bulunan Zat-ı Zülcelâl'e yemin olsun ki, günah işlemediğiniz takdirde ondan daha büyük olan ucb'e düşeceğinizden korkarım."

Bu rivayet, Münziri'nin et-Terğib ve't-Terhib'inde kaydedilmiştir (4, 20).

4113 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir hadis-i kudsi'de Rabbinden naklen buyururlar ki: "Bir kul günah işledi ve: "Ya Rabbi günahımı affet!" dedi.

Hak Teâlâ’da: "Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır."

Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim günahımı affet!" der.

Alllah Teâlâ Hazretleri de:

"Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle cezalandıran bir Rabbi vardır."

Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: "Ey Rabbim beni affeyle!" der. Allah Teâlâ da:

"Kulum günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah sebebiyle muâhaze eden bir Rabbi olduğunu bildi. Dilediğini yap, ben seni affettim!" buyurdu."

Buhari, Tevhid 35; Müslim, Tevbe 29, (2758).

4114 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Allah Teâlâ Hazretleri diyor ki: "Ey Âdemoğlu! Sen bana dua edip, affımı ümid ettikçe ben senden her ne sâdır olsa, aldırmam, ben seni affederim. Ey Âdemoğlu! Senin günahın semanın bulutları kadar bile olsa, sonra bana dönüp istiğfar etsen, çok oluşuna bakmam, seni affederim. Ey Âdemoğlu! Bana arz dolusu hata ile gelsen, sonunda hiç bir şirk koşmaksızın bana kavuşursan, seni arz dolusu mağfiretimle karşılarım."

Tirmizi, Da'avat 106, (3534).

4115 - Cündeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir adam: "Vallahi Allah falancayı mağfiret etmeyecek!" diye kesip attı. Allah Teâlâ Hazretleri de: "Falancaya mağfiret etmeyeceğim hususunda yemin eden de kim? Ben ona mağfiret ettim, senin amelini de iptal ettim!" buyurdu."

Müslim, Birr 137, (2621).

4116 - Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Beni İsrail'de birbirine zıd maksad güden iki kişi vardı: Biri günahkârdı, diğeri de ibadette gayret gösteriyordu. Abid olan diğerine günah işlerken rastlardı da: "Vazgeç!" derdi. Bir gün, yine onu günah üzerinde yakaladı. Yine, "vazgeç" dedi. Öbürü:

"Beni Allah'la başbaşa bırak. Sen benim başıma müfettiş misin?" dedi. Öbürü: "Vallahi Allah seni mağfiret etmez. Veya: "Allah seni cennetine koymaz!" dedi. Bunun üzerine Allah ikisinin de ruhlarını kabzetti. Bunlar Rabülâleminin huzurunda bir araya geldiler. Allah Teâlâ Hazretleri ibadette gayret edene: "Sen benim elimdekine kadir misin?" dedi. Günahkâra da dönerek: "Git, rahmetimle cennete gir!" buyurdu. Diğeri için de: "Bunu ateşe götürün!" emretti."

Ebu Hüreyre radıyallahu anh der ki: "Adamcağız Allah'ın gadabına dokunan münasebetsiz bir kelime konuştu, bu kelime dünyasını da, ahiretini de heba etti."

Ebu Davud, Edeb 51, (4901).

4117 - Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Bir adam vardı, günah işleyerek nefsine zulmetmekte çok ileri idi. Ölüm gelip çatınca oğullarına dedi ki: "Ben ölünce, cesedimi yakın, külümü iyice ezin ve rüzgârın önünde saçın. Allah'a yemin olsun, eğer Rabbim beni bir yakalarsa hiç kimseye vermediği azabı verir!"

Ölünce, bu söylediği ona yapıldı. Allah da arz'a emrederek:

"Sende ondan ne varsa bana toplayıver!" dedi. Arz da topladı. Adam ayakta duruyordu. "Sen böyle bir vasiyeti niye yaptın?" diye Rabb Teâlâ sordu.

"Senden korktuğum için ey Rabbim!" cevabını verdi. Allah Teâlâ Hazretleri bu cevap üzerine onu affetti."

Buhari, Tevhid 35, Enbiya 50; Müslim, Tevbe 25, (2756); Muvatta, Cenaiz 51, (1, 240); Nesai, Cenaiz 117, (4, 113).

4118 - Ümmü'd-Derdâ radıyallahu anha anlatıyor: "Ebu'd-Derda radıyallahu anh'ı işittim. Demişti ki: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ı işittim, şöyle buyurdu: "Müşrik olarak ölenle, bir müslümanı haksız yere öldüren hariç, Allah bütün günahları affedebilir."

Ebu Davud, Fiten 6, (4270).

7234 - İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Allah Teâlâ Hazretleri buyurdular ki: "Büyüklük benim ridamdır, azamet de benim izarımdır. Kim, bunlardan birinde benimle iddialaşmaya kalkarsa, onu cehenneme atarım."

7235 - Ebu Sa'îdi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim Allah Teâlâ Hazretlerinin rızası için bir derece tevazu izhar eder, alçak gönüllü olursa, Allah, onu bu sebeple, bir derece yükseltir. Kim de Allah'a bir derece kibirde bulunursa, Allah da onu bu sebeple bir derece alçaltır, böylece onu esfel-i safilîne (aşağıların aşağısına) atar."